23 Aralık 2013 Pazartesi

Bukalemun Çetesi

          17 Aralık krizi birçok insanı şaşırtsa da Türkiye son yıllarda büyük operasyonlarla yatıp kalkmaya alıştı. Bugünkü operasyonun hedefi olarak gösterilen hükumet üyeleri ve son yıllarda öne çıkan gazeteciler geçmişte ne demişti, bugün ne diyorlar? Buyurun hafızamızı tazeleyecek arşiv turuna:


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:


21.04.2009: Eğer bugün hakimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, güven verici bir gelişmedir. Bundan kim neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hakimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.


18.12.2013: Ortada çok çok kirli bir operasyon söz konusu. Şunu çok açık söylemek durumundayım, 14 ay dinleme, izleme yapılıyorsa bu konuda kendi üstlerine haber verilmiyorsa, buradaki mühendislik yolsuzlukla değil siyasi mühendisliğin bir başka versiyonudur. Bu da bir nevi çetelerdir. Bunların Türkiye’deki uzantıları, uluslararası boyutu var.




Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç:

12.03.2009: Emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı. Neler konuşmuşlar, neler söylemişler. Allah'a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Neler var neler... Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş... AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.

18.12.2013: Bu görüntüleri internette gördük herhalde değil mi? Sosyal medyada, ben henüz onun gerçeklik noktasını bilmiyorum. Savcı bey elindekileri bana göster imkanım yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette yayınlanabiliyor? Bu çirkin bir şey ayıp bir şey. Yayımlanması gerçekten suç olan bir konuda benim görüşümü almayın. Ben onun henüz gerçekliğinden bile emin değilim.

AB Bakanı Egemen Bağış:

17.03.2011: Türk basınının, medya özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün en önemli güvencesi Ak Parti hükumetidir... Türkiye’de yürüyen bir yargı süreci vardır. Bu gazeteci arkadaşlarımızı gözaltına alma niyetini ortaya koyan savcımız da bu niyeti onaylayan hakimimiz de bağımsız Türk yargısının mensuplarıdır. Onlar kendileri yaptıkları açıklamalarla bu gözaltına alınmaların, meslekleriyle alakalı olmadığını, başka birtakım delillere dayalı olduğunu belirtmişlerdir.

20.12.2013: Doğrusu şahsımla ilgili delil olduğu iddia edilen ve basından okuduğumuz görüntü ve tapelere bakarken bir adli soruşturmanın içeriğinden ziyade bir komedi yayını okuduğumu hissettiğimi itiraf etmek durumundayım. Yayımlanan sözde belgeler ilk bakışta dahi birçok çelişkiyi içinde barındırmaktadır. Esasen sözümona araştırmacı muhabirler illegal şekilde kendilerine servis edilen sözde delillere en azından bir göz atsalardı bu çelişkileri yakalayabilirlerdi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik:

17.03.2011:  Sayın Türkan Saylan, bazı kız çocuklarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği faaliyetleri kapsamında burs verdiği için bu soruşturmaya konu değil. Sayın Haberal organ nakli yaptığı için, iyi bir cerrah olduğu için içeri alınmıyor. Netice itibariyle kimse sorgulanmaz, hesap sorulmaz, dokunulmaz konumda değildir.

19.12.2013: Sen 14 ay bekleyeyim, suç kabarsın diyorsan, birbiriyle alakasız 3 olayı bir araya getireyim diyorsan insanların eleştirisinden de kurtulamazsın. Hükümletin bu konuda bir çalışması var mı bilmiyorum ama bana sorarsanız, kim olursa olsun sabahın 5’inde evi basılıp gözaltına alınıyorsa bu doğru değildir.

Mehmet Barlas: 

20.08.2009: Neticede demokrasi gerçeklerin rejimidir. Saçma sapan komplo teorileri üzerinde yapılan siyaset, demokrasiye değil kakokrasiye yakışır. Olumlu olumsuz her gelişmenin altında Amerikan parmağı aramak da aslında zihni tembelliklerin, gerçeklerden kaçış noktası değil midir?

20.12.2013: Belli ki Başbakan Erdoğan'ı ve AK Parti iktidarını hedef alan kriminoloji destekli siyasal saldırı cephelerinde, çok ortaklı bir ittifak var. Bu ittifakın üyeleri arasında İsrail güdümlü ABD parmağının varlığını, Halk Bankasının da açılan cephelerden biri olmasından anlamak mümkün...

Rasim Ozan Kütahyalı:

08.04.2011: İşte bu savcılar, emniyetçiler, hakimler koskoca, uçsuz bucaksız bir kir denizinin ortasına helikopterle bırakılmış temizlik görevlileri gibiydi... Sayısız ve sınırsız hücrelerden oluşmuş bir kir denizi vardı Zekeriya Öz’lerin, Ali Fuat Yılmazer’lerin karşısında...

18.12.2013: Askeri vesayet ne kadar iğrenç ise Emniyet-Yargı vesayeti de o derece iğrençtir... Emniyet-Yargı vesayetinin gölgesi demokrasinin üstünü kaplarsa sadece AKP değil CHP ve MHP de hadım olur..



Sevilay Yükselir:

04.06.2010: “Amaç tamamen Alevilere yönelik bir psikolojik harekat!” yorumlarıyla kesinlikle mutabık değilim! Diyelim ki savcı... Ya da polis... Kimse kim! Hiçbirinin, 7’sinden, 70’ine bütün Alevi toplumunun sevip saydığı, hürmet ettiği 76 yaşındaki eski bir bakanı, üstelik de böylesi hassas bir dönemde elinde kanıtı, belgesi, bir dayanağı olmadan gözaltına almaya cesaret etmesi mümkün değildir!

18.12.2013: Bu operasyon normal bir zamanda yapılmış olsaydı eğer, doğruluğundan şüphe duymak bir yana, emin olun “o operasyon sonuna kadar gitsin” diye elimden gelen desteği verirdim. Ama böyle bir zamanda... Emniyet ve yargı içinde konuşlu olduğu bilinen derin yapının, çetelerin mevcut hükümeti şantaj yaparak sindirmeye, diz çöktürtmeye çalıştığı bir dönemde... Hiç inandırıcı gelmedi bana.

Bu rengarenkler hakkında takdir, yüce Türk milletinindir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

23 Aralık 2013 Pazartesi

Bukalemun Çetesi

          17 Aralık krizi birçok insanı şaşırtsa da Türkiye son yıllarda büyük operasyonlarla yatıp kalkmaya alıştı. Bugünkü operasyonun hedefi olarak gösterilen hükumet üyeleri ve son yıllarda öne çıkan gazeteciler geçmişte ne demişti, bugün ne diyorlar? Buyurun hafızamızı tazeleyecek arşiv turuna:


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:


21.04.2009: Eğer bugün hakimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, güven verici bir gelişmedir. Bundan kim neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hakimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.


18.12.2013: Ortada çok çok kirli bir operasyon söz konusu. Şunu çok açık söylemek durumundayım, 14 ay dinleme, izleme yapılıyorsa bu konuda kendi üstlerine haber verilmiyorsa, buradaki mühendislik yolsuzlukla değil siyasi mühendisliğin bir başka versiyonudur. Bu da bir nevi çetelerdir. Bunların Türkiye’deki uzantıları, uluslararası boyutu var.




Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç:

12.03.2009: Emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı. Neler konuşmuşlar, neler söylemişler. Allah'a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Neler var neler... Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş... AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.

18.12.2013: Bu görüntüleri internette gördük herhalde değil mi? Sosyal medyada, ben henüz onun gerçeklik noktasını bilmiyorum. Savcı bey elindekileri bana göster imkanım yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette yayınlanabiliyor? Bu çirkin bir şey ayıp bir şey. Yayımlanması gerçekten suç olan bir konuda benim görüşümü almayın. Ben onun henüz gerçekliğinden bile emin değilim.

AB Bakanı Egemen Bağış:

17.03.2011: Türk basınının, medya özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün en önemli güvencesi Ak Parti hükumetidir... Türkiye’de yürüyen bir yargı süreci vardır. Bu gazeteci arkadaşlarımızı gözaltına alma niyetini ortaya koyan savcımız da bu niyeti onaylayan hakimimiz de bağımsız Türk yargısının mensuplarıdır. Onlar kendileri yaptıkları açıklamalarla bu gözaltına alınmaların, meslekleriyle alakalı olmadığını, başka birtakım delillere dayalı olduğunu belirtmişlerdir.

20.12.2013: Doğrusu şahsımla ilgili delil olduğu iddia edilen ve basından okuduğumuz görüntü ve tapelere bakarken bir adli soruşturmanın içeriğinden ziyade bir komedi yayını okuduğumu hissettiğimi itiraf etmek durumundayım. Yayımlanan sözde belgeler ilk bakışta dahi birçok çelişkiyi içinde barındırmaktadır. Esasen sözümona araştırmacı muhabirler illegal şekilde kendilerine servis edilen sözde delillere en azından bir göz atsalardı bu çelişkileri yakalayabilirlerdi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik:

17.03.2011:  Sayın Türkan Saylan, bazı kız çocuklarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği faaliyetleri kapsamında burs verdiği için bu soruşturmaya konu değil. Sayın Haberal organ nakli yaptığı için, iyi bir cerrah olduğu için içeri alınmıyor. Netice itibariyle kimse sorgulanmaz, hesap sorulmaz, dokunulmaz konumda değildir.

19.12.2013: Sen 14 ay bekleyeyim, suç kabarsın diyorsan, birbiriyle alakasız 3 olayı bir araya getireyim diyorsan insanların eleştirisinden de kurtulamazsın. Hükümletin bu konuda bir çalışması var mı bilmiyorum ama bana sorarsanız, kim olursa olsun sabahın 5’inde evi basılıp gözaltına alınıyorsa bu doğru değildir.

Mehmet Barlas: 

20.08.2009: Neticede demokrasi gerçeklerin rejimidir. Saçma sapan komplo teorileri üzerinde yapılan siyaset, demokrasiye değil kakokrasiye yakışır. Olumlu olumsuz her gelişmenin altında Amerikan parmağı aramak da aslında zihni tembelliklerin, gerçeklerden kaçış noktası değil midir?

20.12.2013: Belli ki Başbakan Erdoğan'ı ve AK Parti iktidarını hedef alan kriminoloji destekli siyasal saldırı cephelerinde, çok ortaklı bir ittifak var. Bu ittifakın üyeleri arasında İsrail güdümlü ABD parmağının varlığını, Halk Bankasının da açılan cephelerden biri olmasından anlamak mümkün...

Rasim Ozan Kütahyalı:

08.04.2011: İşte bu savcılar, emniyetçiler, hakimler koskoca, uçsuz bucaksız bir kir denizinin ortasına helikopterle bırakılmış temizlik görevlileri gibiydi... Sayısız ve sınırsız hücrelerden oluşmuş bir kir denizi vardı Zekeriya Öz’lerin, Ali Fuat Yılmazer’lerin karşısında...

18.12.2013: Askeri vesayet ne kadar iğrenç ise Emniyet-Yargı vesayeti de o derece iğrençtir... Emniyet-Yargı vesayetinin gölgesi demokrasinin üstünü kaplarsa sadece AKP değil CHP ve MHP de hadım olur..



Sevilay Yükselir:

04.06.2010: “Amaç tamamen Alevilere yönelik bir psikolojik harekat!” yorumlarıyla kesinlikle mutabık değilim! Diyelim ki savcı... Ya da polis... Kimse kim! Hiçbirinin, 7’sinden, 70’ine bütün Alevi toplumunun sevip saydığı, hürmet ettiği 76 yaşındaki eski bir bakanı, üstelik de böylesi hassas bir dönemde elinde kanıtı, belgesi, bir dayanağı olmadan gözaltına almaya cesaret etmesi mümkün değildir!

18.12.2013: Bu operasyon normal bir zamanda yapılmış olsaydı eğer, doğruluğundan şüphe duymak bir yana, emin olun “o operasyon sonuna kadar gitsin” diye elimden gelen desteği verirdim. Ama böyle bir zamanda... Emniyet ve yargı içinde konuşlu olduğu bilinen derin yapının, çetelerin mevcut hükümeti şantaj yaparak sindirmeye, diz çöktürtmeye çalıştığı bir dönemde... Hiç inandırıcı gelmedi bana.

Bu rengarenkler hakkında takdir, yüce Türk milletinindir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder